Her ne kadar angarya olduklarından dolayı sevmesek de her gün onlarca şifreyi hatırlamak zorundayız. E-posta, tweet göndermek ya da yemek siparişi vermek istediğimizde bile şifrelere bağımlıyız. Eminiz ki siz de her gün şifresini unutan ya da yanlış yazan milyonlarca insandan birisiniz. Hatta şanssızsanız kötü korunan bir sistemden şifreniz bile çalınabilir. Peki bunca dert için kimi suçlamalıyız? İlk bilgisayar şifresini kim icat etti?

 

Tıpkı tekerleğin icadı gibi, şifrelerin de icadı tarihin tozlu sayfalarında gizli: İlk şifreyi Romalılar kullanmıştı. Peki ya ilk bilgisayar şifresi ne zaman ortaya çıktı?

 

Bunun için 1960'lı yılların ortalarına dönüyoruz, Massachusetts Teknoloji Enstitüsündeki (MIT) araştırmacıların, CTSS olarak anılan büyük zaman-paylaşma bilgisayarını kurduğu zamanlara... İşin can alıcı yanı, o günlerde bile şifreler kullanıcılarını korumayı becerememişti. Teknoloji değişti, peki ya şifreler? Sanmıyoruz...

Yeni yıl gecesi ev partisi mi yapıyorsunuz? Arkadaşlarınızla oyun keyfi mi yaşayacaksınız?

Ya da oyunlar ve filmler zaten en büyük hobilerinizden mi?

 

O halde sizin için bu yılın en güzel yılbaşı hediyesi Epson TW9100W projektör olabilir. 

Epson EH-TW9100W'nun sahip olduğu ileri teknoloji özellikleriyle 3D sinema keyfi eve taşınıyor. Sinemanın yanı sıra oyun tutkunlarının da ev keyfini maksimuma çıkaran TW9100W 320.000:1 oranında maksimum kontrast sunuyor

 

9100W, üstün kaliteli görüntüler, zengin, derin siyahlar sunarken; üstün Epson teknolojisi sayesinde kare interpolasyonu ile filmler esnasındaki hızlı hareket eden aksiyon sahnelerinin pürüzsüz ve akıcı olmasını temin ederek bir multipleks sinema ile yarışır oranda canlı, doğal renkleri garanti ediyor.  

 

Epson TW9100W ile maçlar, oyunlar ve filmler gerçeğe bir adım mesafede..

ABD'deki NSA dinleme skandalı, acı bir gerçeği tokat gibi yüzümüze vurdu: İnternette herkes dinlenebilir, her şey izlenebilir. Özellikle de ABD sunucularından geçen tüm bilgilerin NSA tarafından takip edildiğinin ortaya çıkması, şimdi tüm dünyayı daha güvenli iletişim imkanları aramaya yönlendirdi. Zira, tüm ABD teknoloji şirketlerinin sunucularının NSA'nın "babasının malı" olduğu artık biliniyor. Yani, Facebook, Google, Microsoft, Apple gibi, ABD menşeli firmaların servislerinden geçen her bilgi, doğrudan NSA tarafından okunabiliyor.

 

İşte bu gerçeğin doğrultusunda, ünlü P2P servisi BitTorrent'in yaratıcısı, kolay kolay izlenemeyecek sunucusuz bir chat sistemi geliştirmeye koyuldu. Şu anda kapalı Alpha sürümüne ulaşan yeni BitTorrent Chat ürünü, aynı BitTorrent servisi gibi, sunucu kullanmaksızın, kullanıcıların bilgisayarları arasında doğrudan bir iletişim kanalı açacak. Bu sistemde kullanıcı isimleri de, özel bir algoritma ile şifrelenecek. Böylece chat sistemi kullanıcıları "kullanıcı ismi" ile değil, şifrelenmiş özel kodlar sayesinde tanıyacak. Bu da, bir şekilde sisteme sızmayı başaran insanların, kimin ne konuştuğunu anlamasını zorlaştıracak.

 

Kullanıcıların chat yapabilmesi için birbirlerine, "kullanıcı adı" yerine geçen şifreli anahtarlarını vermeleri yeterli olacak. Bu anahtarlar sayesinde, kimliğini saklayarak sohbet edebilmek de daha kolay olacak. Kullanıcılar, klasik kullanıcı adı ve şifre yöntemiyle login olmayacak. Bunun yerine şifrelenmil anahtarlarını girmeleri yeterli olacak.

2011 yılında, Microsoft'un Hyper-V bulut teknolojisini Türkiye pazarıyla ilk kez tanıştıran DorukNet, yine bir ilki gerçekleştirdi. Microsoft, müşterilerine kesintisiz bulut hizmetleri sunmak amacıyla Cloud OS Network adını verdiği küresel iş ortaklığı ağı çerçevesinde 25'ten fazla yerel bulut iş ortağıyla çalışmaya başladığını duyurdu. Microsoft'un anlaştığı bulut iş ortakları arasında Türkiye'den ilk olarak "DorukCloud" markasıyla DorukNet yer aldı.

 

DorukNet Genel Müdürü Gökhan Erkman, Cloud OS Network'e dahil olmanın kendileri için önemini şu sözlerle ifade etti: "Microsoft'la gerçekleştirdiğimiz işbirliği, müşterilerimize Microsoft'un Cloud OS vizyonu çerçevesinde yeni nesil çözümler sunmak için önemli bir fırsat anlamına geliyor. Günümüzde yaşanan uygulama, cihaz ve veri patlaması, bulut bilişime dayalı çözümlerin yaygınlaşmasında önemli bir etken. Bu teknolojiler kurumlarda yaygınlaştıkça, Microsoft ile birlikte sunduğumuz bulut bilişim çözümlerinin kurumlara çok daha büyük değer sağlayacağını düşünüyoruz."

 

DorukCloud, Microsoft Bulut İşletim Sistemi ile birlikte SAP, Oracle gibi yüksek iş yükü gerektiren uygulamaları çalıştırabilirken, işletme maliyetlerinin de düşmesine de olanak sağlıyor. Hibrit BT'ye tamamen hazır olan DorukCloud, bu yaklaşımıyla artık firmaların hem kendi iç kaynaklarını hem de sağlayıcı tarafındaki kaynakları yönetebilmelerine imkan sağlıyor. Firmalar kendileri için önemli olan ya da tercih ettiği uygulamaları yerel ortamlarında tutabilirken, diğer tüm kaynaklarını genel bulut ortamına taşıyabilecekler. Böylece kaynak ihtiyaçları doğrultusunda yerel ortamlarında bulunan sistemlerini genel bulut ortamına genişletebilecekler

İki dev teknoloji firması Samsung ve Apple, şimdi yollarını yepyeni bir hedefe doğru yöneltmişler gibi görünüyor. Solar panellerle güçlendirilmiş akıllı telefonların peşinde olan Apple ve Samsung, böylece rekabette yeni bir cephede daha karşı karşıyalar. Bu teknoloji aslında yeni değil, fakat iki şirket de ilk defa bu kadar ciddi.

 

Özellikle Samsung, solar panellerle güçlendirilmiş, güneş enerjisiyle çalışan akıllı telefonlar konusunda bir hayli istekli. Elbette Apple'ın da bu konuda eli boş değil. Gelen bilgilere bakılırsa Apple şu sıralar solar panel patentine yeni maddeler eklemekle meşgul. Bu da demek oluyor ki, çok da uzakta olmayan bir gelecekte solar panelli bir iPhone görebiliriz.

 

Özellikle her iki firmanın da amiral gemilerinin en büyük handikabının şarj problemi olduğunu düşündüğümüzde, bu büyük engeli aşmaları için solar paneller üzerinde yoğunlaşmaları bir hayli mantıklı ve bizce biraz da geç kalınmış bir karar. Zira bu yeni bir fikir değil. Apple bu konuyla ilgili patenti 2011 yılında almış ve Samsung da 2009 yılında solar panelli Blue Earth isimli telefonunu piyasaya sunmuştu. Fakat iki firma da sonraki yıllarda bu teknolojiyle ilgili neredeyse hiçbir şey yapmadı. Bakalım bu defa ortaya ne çıkacak...

iPhone 5S ve 5C telefonlarıyla fanlarının yüzünü bir kez daha güldürmeyi başaran Apple, şimdi de dev bir anlaşmayla uzak doğudaki takipçilerini sevindirmeye hazırlanıyor. Çin'in dev GSM operatörü olan China Mobile ile el sıkışan Apple, yeni yılda iPhone 5S ve 5C'yi Çin'e sunmaya hazır.

 

Apple'ın yaptığı bu anlaşma Samsung ile olan rekabeti de yakından ilgilendiriyor. Yapılan bu anlaşmayla birlikte Apple Dünya'nın en geniş müşteri kitlesine ulaşma fırsatı yakaladı. Zira China Mobile'ın tam 760 milyon müşterisi bulunuyor. iPhone 5S ve 5C'yi China Mobile ile destekleyerek satışına hız kazandırmak eminiz ki Samsung ile olan rekabette dengeleri altüst edecektir.

 

Apple'ın China Mobile ile olan anlaşması neticesinde 5S ve 5C, 17 Ocak 2014'ten itibaren satışa sunulacak. China Mobile'ın yeni iPhone'ları 4G LTE desteğiyle de raflara koyacağı belirtiliyor.

AOL, bir ay önce artık Winamp'a teknik destek vermeyeceğini ve daha fazla güncellemeyeceğini açıklamıştı. Yazılım dünyasında bunun anlamı, o yazılımın ölmesi...

 

Ancak AOL hiç beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Kimsenin artık önemsemediğini düşündüğü Winamp'ın ölümüne karşı yoğun bir tepki oluştu. Açık kaynak kodunu destekleyen kurumlar Winamp'ı kendilerinin destekleyeceğini duyurdular. Hatta Bill Gates bile, Microsoft'un Winamp'ı alabileceğinden bahsetti.

 

İşte bu şartlar altında AOL, yaptığı hatanın farkına varmış gibi görünüyor: Çok büyük bir seven kitlesi olan Winamp gibi büyük bir markayı kenara atmaya kalktığı için pişman olarak, Winamp'ı öldürmeyeceğini açıkladı. Ancak AOL, Winamp'ı geliştirmeye devam etmemekte kararlı; sadece markayı sağlam bir yere satmaya karar vermiş durumda. Aslında Winamp'ın 20 Aralık Cuma günü "kapatılması" gerekiyordu. Ancak AOL yaptığı açıklamada, Winamp'ı satmak üzere potansiyel müşterilerle görüştüğünü açıkladı.

 

Bakalım, "offline müzik" çağından bu yana herkesin kalbini fetheden bu efsanevi müzik çaların yeni sahibi kim olacak; kaderi ne olacak?

Cyanogen Inc, bir grup Android meraklılarından oluşan CyanogenMod ROM'una ek olarak, yatırımcılardan, daha iyi bir Android geliştirebilmek için 23 milyon dolar bağış topladığını duyurdu; önceki 7 milyon dolar bağışla beraber, toplamda 30 milyon doları bulmuş oldu...

 

İlk plan, telefonların üretici destekleri bittikten sonra onlara yeniden can verecek bir proje. Yani aldığınız telefonun üzerinden 2 sene geçtikten sonra güncellemelerini alamadığınız telefonunuza, CyanogenMod ROM kurarak, telefonunuzu güncel tutmanız amaçlanıyor. Toplanan bağış, ROM'un daha fazla cihaza, daha fazla destekle ulaşmasında kullanılacak.

 

Cyanogen kurucusu Steve Kondik'in ikinci planı ise, CyanogenMod'un ABD, Çin ve Avrupa'da bilinirliğini artırmak ve 100 milyon kullanıcıya ulaşmasını sağlamak. Bu noktadan sonra da, ücretsiz hizmetler ve uygulama merkezi, giyilebilir bilgisayarlar (akıllı saatler gibi), otomotiv teknolojisi ve TV'lere geçmek istiyor.

 

"2014 sonu veya 2015 başında yepyeni bir markayla pazara gireceğiz" diyen Kondik, yeni markayla, Cyanogen'in kendisi dahil olmak üzere diğerlerine göre yepyeni bir deneyim sunmak istediklerini belirtti.

Google, geçtiğimiz hafta açıkladığı "2013 Şeffaflık Raporu"nda, hangi ülkelerin hükümetlerinin, kendilerinden kaç sayıda içerik silinmesini istediklerini duyurdu.

 

Google'ın Ocak 2013'ten Haziran 2013'e kadar dünya genelinden toplamda 3.486 içerik silme talebi aldığı, bu taleplerin neredeyse yarısının Türkiye'den geldiği belirtiliyor. Rapora göre, yılın ilk altı ayında Türkiye'deki yetkililer Google'dan 1.673 içerik silme talebinde bulunmuş. Bunun bir önceki altı aya kıyasla 10 kat civarında bir artışa işaret ettiği vurgulanıyor. Türkiye'nin içerik silme taleplerinin yaklaşık üçte ikisinin internet üzerinde ifadeyi sansürleyen 5651 sayılı internet yasasının ihlali iddiasıyla yapıldığı belirtiliyor.

 

Raporda Türkiye'yi (12 bin 162 madde için 1.673 talep) ABD (3.887 madde için 545 talep), Brezilya (1.635 madde için 321 talep), Rusya (277 madde için 257 talep) ve Hindistan (714 madde için 163 talep) takip ediyor.

 

Google, dünya genelinde içerik silme taleplerinin bir önceki altı aya göre yüzde 68 oranında artış olduğunu da raporuna eklemiş durumda.

Bazı One kullanıcıları tarafından şikayet konusu yapılan ve HTC tarafından da kabul edilen, "mor renk sorunu" olarak bilinen kamera sıkıntısı halen sürüyor. Geçtiğimiz haftalarda yeni güncellemeyle birlikte bu sorunun ortadan kalkmasını beklediklerini söyleyen HTC yetkilileri, anlaşılan Android 4.3 sürümüyle de bu sözlerinin altında kalmışlar.

 

HTC One akıllı telefon kullanıcılarının çok küçük bir bölümünü kapsayan "mor renk sorunu" kamera fonksiyonun düzgün çalışmamasına neden oluyor. Özellikle düşük ışık koşullarında çekilen fotoğraflarda ortaya çıkan bu sorun hakkında Android 4.3 güncellemesi ile kurtuluş müjdesi veren HTC yetkilileri, çözümün gelmemesiyle bir kez daha şikayet oklarının hedefi olmuş durumdalar. Bazı kullanıcılar yetkililerin yazılımsal olarak gördüğü sorunun kaynağının donanımsal olduğunu bile iddia ediyorlar.

 

HTC tarafında halen sorunun kaynağının yazılım tabanlı olduğu düşünülüyor. HTC One bu yıl şubat ayında piyasaya Android 4.1.2 Jelly Bean sürümüyle çıkmış ve ardından 4.2 ile 4.3 güncellemelerini almıştı. Şimdi de sırada birkaç ay sonra gelecek olan Android 4.4 KitKat bulunuyor. Şimdilik bu sorunu yaşayan kullanıcıların umudu gelecek güncelleme. Eğer bu sorun yazılımsal ise, sonraki güncellemede mutlaka düzelmesi gerekiyor.

BitCoin yatırımcılarının fiyatı hızla değişen bu dijital para birimini izleyebilmek için yardımcı yazılımlara ihtiyacı oluyor. Bitcoin Alarm isimli Windows masaüstü yazılımı da, BitCoin'in değeri, kullanıcının belirlediği değer aralığından çıktığında kullanıcıya SMS göndererek alarm verme amacını taşıyor.

 

Ancak yazılımın kodlarını inceleyen uzmanlar, bu yazılımda hiç olmaması gereken bazı "şüpheli" bölümler fark ettiler. Yazılımın içinde, antivirüs yazılımının aktif olup olmadığını kontrol eden bir rutin bulunduğunu fark eden güvenlik uzmanları bunun da yazılımın kötü niyetinin ispatı olduğunu vurguluyorlar. Kötü amaçlı bir işlem gerçekleştirecekken, öncelikle antivirüs yazılımının açık olup olmadığını kontrol etmek isteyen yazılımın kötü niyetinden bu şekilde emin olan güvenlik uzmanları, yazılımın kodlarını daha dikkatli inceleyince, kodların arasına gömülmüş yepyeni bir trojan buldular. 

 

Bu torjan, kullanıcının bilgisayarını uzaktan ele geçirmek için kullanılırken aynı zamanda kullanıcının login bilgilerini de sahibine gönderiyor. Bu login bilgileri içinde BitCoin cüzdanının detayları da yer alıyor. 

 

Yani, BitCoin'in değerinin yükselip yükselmediğini anında görebilmek için bilgisayarınıza kurduğunuz yazılım belki de binlerce dolar değerindeki BitCoin'lerinizi siz farkına bile varmadan alıp kendi cüzdanına gönderecek bir hacker'ın şeytanca çalışmasından başka bir şey değil. Eğer bilgisayarınıza bu yazılımı kurduysanız, internet bağlantınızı kesip BitCoin cüzdanınızın şifrelerinizi değiştirerek sağlam bir antivirüs taraması yapamanızı tavsiye ederiz. Aksi halde, binlerce dolarlık BitCoin'leriniz bir anda buhar olup uçabilir.

USB'nin en yeni hali USB 3.1, önemli hız geliştirmeleriyle gelecek, bu sayede HD ortam verilerinin aktarımı mümkün olacak. Geriye yönelik uyumluluk sunmayacak olan USB 3.1, transfer oranını 5GHz'ten 10GHz'e çıkaracak. USB 3.0, 8b/10b kodlamasını kullanıyordu, bu ise 8 bit'lik verinin 2 bit'inin hata düzeltmede kullanılması anlamına geliyordu. USB 3.1 ise 128b/132b kodlamasını kullandığından aktarılan ek verinin boyutu, yüzde 20'den yüzde 3'e düşecek. Bunun yanında USB 3.1, USB 3'e kıyasla kablo içindeki telleri ayrı ayrı izole ettiğinden sinyal kaybını azaltacak.

 

Bu arada USB-IF, sinyal zayıflamasıyla ilgili kurallarını katılaştırmış bulunuyor. USB 3.0'da sinyal, toplamda en fazla 20 dB kayba uğrayabiliyor. USB 3.0'da ise bu rakam cihazlar için 7dB iken, kablolar için 6 dB. Bu kısıtlamaya uymayan birimlerin bir güçlendirici / repeater kullanması gerekiyor. USB 3.1'de pasif kabloların uzunluğu 1 metre ile kısıtlı ve daha uzun kablolarda bir repeater'a ihtiyaç duyuluyor.

Microsoft, Google ve çoğu zaman birbiri ile didişen pek çok teknoloji devi, bu kez bir arada!

 

Sürekli çalınan şifreler nedeniyle oluşan güvenlik açıkları,Microsoft'a da "yeter artık" dedirtti. Yazılım devi şimdi, şifre yerine kullanılabilecek bir güvenlik önlemi geliştirmek amacıyla kurulan Fido Alliance'a üye oldu.

 

Temmuz 2012'de kurulan FIDOAlliance, Fast IDentity Online (Hızlı online kimlik tespiti) kelimelerinin baş harflerinden ismini alıyor. FIDO'ya şimdiye kadar, Google, MasterCard, Lenovo, Infineon, LG Electronics gibi teknoloji şirketleri üye olmuş durumda. Ayrıca çok sayıda küçük teknoloji şirketi de üye... 

 

FIDO'nun amacı, kullanıcı şifrelerini devre dışı bırakacak daha güvenli bir kimlik onay yöntemi geliştirmek. FIDO bu amaçla biyometrik çözümler kadar dijital şifrelendirme yöntemlerini de göz ardı etmiyor. FIDO'nun nihai amacının her teknolojik cihaza FIDO onaylı özel bir şifrelendirme bileşeni eklemek. Bu sayede insanlar nerede olursa olsun, biyometrik özellikleri gibi taklit edilemez nitelikleriyle hızlıca kimliklerini onaylatabilecek ve web servislerine ulaşabilecekler. Bu da şifre çalınması nedeniyle oluşan sorunları ortadan kaldıracak.

 

Bakalım dev teknoloji şirketlerinin çabası, yakın gelecekte meyvesini verebilecek mi?

MomentCam fotoğraflarınızı karikatüre ve animasyona dönüştüren çok eğlenceli bir uygulamadır.

Şimdiye kadar kullandığınız fotoğraf uygulamalarını unutun! Yenilikçi özellikleri ve kullanım kolaylığı ile MomentCam sizi şaşkınlığa uğratacak! Yapmanız gereken tek şey fotoğrafınızı çekmek ve dilediğiniz şablonu kullanarak kolay bir şekilde karikatür veya animasyonunuzu oluşturmak.

Kaydettiğiniz çalışmaları aileniz ve arkadaşlarınızla paylaşarak çok eğlenceli vakitler geçirebileceğiniz bu uygulamayı mutlaka denemelisiniz!